RAHİM AĞZI KANSERİ (serviks kanseri)
Rahim ağzı (serviks), rahmin en alt kısmıdır; rahim ile vajina arasındaki bağlantı ve geçiş bölgesidir.
Kanser nedir?
Vücudumuzu oluşturan değişik dokuların hepsi, çeşitli hücrelerin bir araya gelmesi ile oluşurlar. Normal hücrelerin belli bir yaşam döngüsü vardır. Hücreler yaşam sürelerini tamamladıklarında ölürler ve yerlerine başka hücreler geçer. Bu mekanizma bir nedenle bozulduğunda, yok olması gereken hücreler yaşamaya devam eder ve yerine yeni hücreler de gelmeye devam ederse, söz konusu dokuda bir kitle oluşur. Bu yeni oluşmuş kitleye “tümör” denilir.
Tümörler iyi huylu (benign, selim) veya kötü huylu (malign, habis) olabilirler.
İyi huylu tümörler, kanser değildir ve genellikle çok fazla zarar vermezler. Bu tümörler etraf dokuları istila etmezler; Servikste oluşan polipler, siğiller bu tip oluşumlardır.
Kötü huylu tümörler ise etraf dokuları istila edebilirler ve hayatı tehdit eden durumlara yol açabilirler.
Rahim ağzı kanseri, serviksin yüzeyinde başlar ve zaman içinde serviks dokusunun iç kısımlarına doğru ve çevredeki diğer dokulara yayılabilir. Tümöre ait hücreler lenf damarları ve kan damarları yolu ile uzaktaki dokulara da yayılabilirler.
Rahim ağzı kanserinin nedenleri ve risk faktörleri
Kanser tanısı alan bir kişi doğal olarak bu hastalığa neyin neden olduğunu merak eder. Fakat doktorlar bir kadında rahim ağzı kanseri gelişirken, diğerinde neden gelişmediğini her zaman izah edemezler. Bazı risk faktörlerinin, bir kadının rahim ağzı kanseri olması ihtimalini artırdığını biliyoruz, fakat bu risk faktörlerinin bir kadında bulunması, o kişinin mutlaka kanser olacağı anlamına kesinlikle gelmemektedir.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki HPV enfeksiyonları rahim ağzı kanserinin temel nedenidir. HPV enfeksiyonu ve diğer risk faktörlerinin bir arada olması riski daha da artırmaktadır.
- HPV, rahim ağzına yerleşip hastalık yapmayı seven bir virüs ailesinin genel adıdır. Çok yaygın olarak bulunan bu virüs ailesinin bazı tipleri özellikle kanser yapma potansiyeline sahiptir. Bu virüslerin kişiden kişiye bulaşması cinsel yolla olmaktadır. Bu virüsü pek çok erişkin hayatlarının bir döneminde almaktadır, fakat çoğu kişide, vücudun bağışıklık sistemi virüsü alt edip vücuttan temizlemektedir. Pek çok yerde bu konuda maalesef yanlış bilgilendirme yapılmaktadır, HPV virüsü bir kere vücuda girdimi bir daha asla çıkmaz gibi bir mesaj verilmektedir. Bu kesinlikle yanlıştır, kural olan virüsün temizlenmesidir, ancak küçük bir yüzdede bu temizlik yapılamamakta ve kanser gibi problemlerin zemini hazırlanmaktadır. HPV virüsü vücuttan temizlenemediğinde rahim ağzındaki hücrelerde bazı mikroskobik değişiklikler oluşturabilir. Bu değişiklikler saptandığında (bu tespit genellikle smear ve neticesinde alınan biyopsilerle olur), ilgili bölge bir şekilde tahrip edilerek (koter, kriyo, konizasyon gibi işlemlerle) kanserin önü alınabilmektedir.
- Düzenli yapılmayan PAP smearler: Düzenli PAP smear yapılarak, rahim ağzı kanserinin çok erken aşamada yakalanma şansı vardır. Düzensiz veya hiç yapılmayan PAP smearler kansere yakalanma şansını artırmaktadır.
- Sigara: HPV ile enfekte ve sigara içen kadınların, rahim ağzı kanserine yakalanma şansı artmaktadır.
- Bağışıklık sisteminin zayıflaması: AIDS gibi bağışıklık sistemini zayıflatan hastalıklar, bağışıklık sistemini zayıflatan ilaçların kullanılıyor olması, rahim ağzı kanseri riskini artırmaktadır.
- Seksüel geçmiş: Bir kadının cinsel partner sayısı arttıkça, rahim ağzı kanseri olma ihtimali artmaktadır. Ayrıca kadının ilişkide bulunduğu erkeklerin çok partnerli olması da aynı etkiyi yaratmaktadır.
- Doğum kontrol haplarının uzun süre kullanılması: Doğum kontrol haplarının 5 yıldan uzun kullanılması, rahim ağzı kanseri görülme ihtimalini hafifçe artırmaktadır. İlacın bırakılması ile bu risk hızlı bir şekilde azalmaktadır.
- Çok sayıda doğum:5 ve üzerinde doğum yapmak HPV enfeksiyonu olan kadınların, rahim ağzı kanseri riskini hafifçe artırmaktadır.
Bir kadında HPV enfeksiyonu olması veya diğer risk faktörlerinin bulunması, o kadının mutlaka kanser olacağı anlamına asla gelmez. Risk faktörlerini taşıyan kadınların çoğunda kanser hiç bir zaman oluşmaz.
BELİRTİLER
Erken dönem rahim ağzı kanseri hiç bir belirti oluşturmaz. Kanser ancak ilerleyip, büyüdükten sonra belirti vermeye başlar. Bu belirtilerin başlıcaları aşağıda sıralanmıştır:
- Anormal vajinal kanama
- Normal adet kanamaları arasında oluşan kanamalar
- Cinsel ilişki sonrası oluşan kanamalar
- Eskiye göre daha uzun ve kanamalı geçen adet kanamaları
- Menopoz sonrası oluşan kanamalar
- Vajinal akıntılarda artış
- Leğen kemiği içinde hissedilen ağrılar
- Cinsel ilişki sırasında ağrı
Yukarıda bahsedilen belirtiler kanser dışı nedenlerle de oluşabilir. Bu yüzden bu belirtilerin bir kısmı sizde var ise kesinlikle panik olmayınız ve doktorunuza başvurunuz.
TEŞHİS
Rahim ağzı kanserinin teşhisine giden yolda en önemli inceleme PAP smeardir. Rahim ağzından, ufak bir fırça yardımı ile alınan sürüntü, mikroskop altında incelenerek şüpheli hücrelerin varlığı araştırılır. Şüpheli hücrelerin rapor edilmesi durumunda (PAP smear ile teşhis konulmaz) ,kesin teşhis konulabilmesi için daha ileri incelemelerin yapılmasına geçilir:
- Kolposkopi: Bir çeşit mikroskop olan bu cihazla rahim ağzı büyütülerek gözlenir ve gerektiğinde şüpheli alanlarda biyopsi alınır.
- Kesin tanı her zaman biyopsi ile konulur. Genellikle lokal anestezi ile yapılabilir. Biyopsi almak için değişik metotlar hastanın durumuna göre uygulanır
- Punch biyopsi: Özel bir pens vasıtası ile rahim ağzından doku parçaları alınır.
- LEEP: Elektrikli bir cihaz vasıtası ile rahim ağzından bir doku parçası çıkarılır.
- Endoservikal küretaj: Küret denilen ufak bir aletle rahim ağzının içindeki kanal kazınarak, gelen doku parçaları incelemeye yollanır.
- Konizasyon: Rahim ağzından, koni şekilli bir doku çıkarılarak, hastalığın teşhisi ve yayılma derecesi anlaşılmaya çalışılır. Bu işlem genellikle ameliyathane ortamında ve anestezi altında yapılır.
Rahim ağzından parça alınması, bir miktar kanama ve akıntıda artışa neden olabilir, fakat bunlar hızla düzelir. Bazen adet sancısına benzer ağrılar hissedebilirsiniz, bunun için doktorunuz gerekli önerilerde bulunacaktır.
EVRELEME (staging)
Yapılan biyopsiler kansere işaret ederse, bir sonraki basamakta yapılacak iş, kanserin hangi doku ve organlara yayıldığını anlamaya çalışmaktır. Rahim ağzı kanseri öncelikle leğen kemiği içindeki komşu organ ve dokular ve lenf düğümlerine yayılır. Uzak organ olarak ise akciğer, karaciğer ve kemiklere yayılabilir. Yayılma olup olmadığını anlamak için aşağıdaki incelemeler yapılabilir:
- Jinekolojik muayene: Bu muayene sırasında doktorunuz hastalığın rahmin etrafındaki dokulara yayılıp yayılmadığını anlamaya çalışır
- Akciğer filmi: Hastalığın akciğerlere atlayıp atlamadığı konusunda fikir verebilir.
- Tomografi-MR: Vücudun herhangi bir yerindeki tümöral oluşum tespit edilebilir
- PET Scan: Bir çeşit tomografik inceleme olan bu metotta, vücuda az miktarda radyoaktif şeker verilir, daha sonra bu maddenin vücutta en fazla tutulduğu yerler tespit edilir. Kanser hücreleri şekerli maddeyi normal hücreden daha fazla tuttuğu için rahatlıkla görünür hale gelirler
Hastalığın yayılma derecesine göre, rahim ağzı kanseri aşağıdaki şekilde evrelenir
- Evre 1 (stage1):Kanser sadece rahim ağzındadır
- Evre 2 (stage 2):Kanser vajinanın üst kısımlarına veya yan taraf leğen kemiğine doğru büyümüştür; fakat leğen kemiğine veya vajinanın ⅓ alt kısmına henüz ulaşmamıştır.
- Evre 3 (stage 3):Kanser vajinanın alt kısımlarına veya leğen kemiğine ulaşmıştır. İdrar yollarını sararak böbreklerin iyi çalışmasına engel oluyor olabilir.
- Evre 4 (stage 4) : Hastalık mesane veya rektuma (son bağırsak) atlamıştır veya uzak organlarda (akciğer, karaciğer gibi) hastalık vardır.
TEDAVİ
Rahim ağzı kanseri tespit edilen bir kadının tedavisinde değişik seçenekler söz konusudur. Hastanın yaşı, genel sağlık durumu, hastalığın evresi, ileride doğum yapmayı planlayıp planlamadığı gibi faktörler ne tip bir tedavi planının uygulanacağını belirler.
Kanser tedavisi bir ekip işidir, bu ekipte jinekolog, medikal onkolog, radyasyon onkoloğu, hemşire, diyetisyen, psikiyatrist ve psikologlar bulunabilir.
- CERRAHİ: Evre 1 ve 2 hastalar için geçerli bir tedavi seçeneğidir. Cerrahi uygulamada hastanın durumuna göre uygulanabilecek ameliyat tekniklerinin başlıcaları aşağıda sıralanmıştır:
- Radikal trakelektomi (trachelectomy):Rahim ağzı, vajinanın bir kısmı ve leğen kemiği içindeki lenf düğümleri alınır. Ancak çok ufak yüzdede bir hasta grubuna uygulanabilir olan bu tedavi seçeneği hastanın ileride gebe kalmasına imkân verir.
- Total histerektomi: rahim ve rahim ağzı alınır
- Radikal histerektomi: Rahim ağzı, rahim ağzı etrafındaki dokuların bir kısmı, rahim ve vajinanın bir kısmı ile leğen kemiği içindeki lenf düğümleri alınır. Yumurtalıklar alınmadan yerinde bırakılabilir.
Cerrahi sonrası toparlanma süreci her kadın için farklılıklar gösterebilir. Radikal trakelektomi sonrası bir kaç gün mesane problemleri yaşanabilir, hastanede yatış süresi genellikle 2-5 gündür.
Histerektomi sonrası bir kaç gün ile bir hafta arası hastanede yatmanız gerekebilir. Mesane ve bağırsaklarla ilgili sıkıntılarınız olabilir fakat bunlar genellikle doktorunuz önerileri ile kısa sürede hallolan problemlerdir. Genellikle 4-8 hafta içinde normal günlük aktivitelerinize dönebilirsiniz.
Ameliyat sırasında yumurtalıklarınız alındı ise, ameliyattan bir kaç gün sonra sıcak basmaları gibi menopoz belirtileri ortaya çıkabilir.
- RADYOTERAPİ (IŞIN TEDAVİSİ)
- Eksternal ışın tedavisi: Vücudun dışındaki bir makine vasıtası ile ışınlar hasta bölgeye yönlendirilir. Her tedavi seansı bir kaç dakika sürer ve bir kaç hafta süre içinde her hafta 5 er gün olacak şekilde planlanır.
- İnternal ışın tedavisi: Vajinaya yerleştirilen bir tüp vasıtası ile uygulanır. Tüpün içinde radyoaktif madde vardır. Uygulanan tekniğe göre tüp bir kaç dakikadan, üç güne kadar vajinada kalabilir. Tüp vajinadan çıkarıldığında vücudunuzda radyasyon kalması söz konusu değildir. Tedavi haftada bir kaç kez uygulanabilir, bunu radyasyon onkoloğunuz ayarlayacaktır.
Radyoterapiye bağlı yan etkiler; radyo terapinin dozuna, veriliş şekline göre değişir. Karın boşluğu ve pelvise verilen radyoterapi bulantı, kusma, ishal ve idrar problemleri oluşturabilir. Genital bölgedeki kıllar dökülebilir. Ciltte kuruma, kızarma ve hassasiyet oluşabilir. Vajinada kuruluk, kaşıntı ve yanma oluşabilir. Bunlar genellikle ışın tedavisi bittikten bir kaç hafta sonra hafifler ve kaybolur.
Radyoterapinin bir yan etkisi de, şayet ameliyatta yumurtalıklar yerinde bırakılmış ise, yumurtalıkların zarar görmesi ve hastanın menopoza girmesidir. İleride gebe kalmayı düşünüyorsanız tedavi öncesi yumurtalarınız saklanması veya yumurtalıkların cerrahi sırasında daha emniyetli bir bölgeye nakli konusunu doktorunuzla konuşmalısınız.
- KEMOTERAPİ:
- Kan hücreleri: Kemoterapi ilaçları kan hücrelerini etkilediğinde, enfeksiyon hastalıkları kolay oluşur, küçük çarpmalarda ciltte kanama ve morluklar oluşur. Kendinizi yorgun ve bitkin hissedersiniz. Kan parametrelerinin etkilenme derecesine göre kemoterapiye ara verilebilir veya kan hücre yapımını uyaracak ilaçlar verilebilir.
- Saç dökülmesi: Kemoterapi saç köklerini de etkileyebilir ve saçlarda dökülme oluşabilir. Dökülen saçlar daha sonra tekrar çıkarlar fakat yapı ve renk değişiklikleri oluşabilir.
- Bulantı, kusma, ishal, ağız ve dudakta yaralar: Kemoterapi ilaçları, mide bağırsak sistemini de olumsuz etkileyebilmektedir
TEDAVİ SONRASI TAKİP
Tedavi programınız sona erdikten sonra da, belli aralıklarla kontrolden geçmeniz gerekecektir. Hastalığın cerrahi olarak tamamen çıkarıldığı; ışın tedavisi ve kimyasal tedavi ile tamamen yok edildiği düşünülse bile bazen vücudun bir yerinde saklanmış kanser hücreleri bulunabilmektedir. Bu yüzden periyodik muayeneler önemlidir.
Bu muayenelerde normal jinekolojik muayeneye ilave olarak, PAP smear, akciğer filmi gibi incelemeler yapılacaktır.
Telefon: (542)-216 32 32
Elektronik posta: [email protected]
Elektronik posta: [email protected]